DEMLİKTE KALAN ÇAYI ATMAYIN (bakın nelere deva )
Saçınız mat mı?
Saçınızı şampuanladıktan sonra son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durulayın. Bakın saçlarınız nasıl ışıl ışılıyor.
Ayağınız mı kokuyor?
Ilık çay dolu bir leğene ayaklarınızı daldırın ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye bir şey kalmayacaktır.
Boğaz ağrılarında Posaları süzüp soğuyan demi boğaz ağrılarında ªgargara olarak kullanılır.
Cildiniz çok mu yağlı?
Banyodan çıkmadan son su olarak bir çaydanlık çay ile teninizi ovuşturun, balsam vazifesi görün.
Derinizdeki yaraların temizlenmesi
Çayı, derinizdeki yaraların temizlenmesi ve antibiyotik etki göstermesi için pamukla tatbik ederek kullanabilirsiniz.
Eliniz balık, soğan mı kokuyor?
Balık ayıkladınız, ellerinizi sabunla yıkadınız ve hala balık kokuyor. Ya da soğan soydunuz, soğan kokuyor. işte kurtarıcınız yine çay. Elinizi demli çayla yıkayın. Bakın bakalım hiç koku kalmış mı?
Gözünüz çapak mı yapıyor?
Kaynamış çayı bir tasa koyup buharı gözünüze gelecek biçimde başınızı üstüne koyun. Ya da ılık çaya batırılmış pamugu gözlerinize ve etrafına tatbik edin .
Yemek yerken dilinizi mi ısırdınız?
Yine ilacı demlikteki çaydır. Ağzınızı günde üç defa çalkalayın, diliniz dokuz yerine üç günde iyileşecektir.
Buzdolabınız koku mu yapıyor?
Demlikte kalmış çay posalarını kurutup bir kap içinde buzdolabının orta rafına yerleştirin, kokudan eser kalmayacaktır.
Yudumlama “Metodu”
Rakıya buz atmak caiz değildir. Ağza alınacak rakıya katılacak tek dünya malzemesi sudur, su…
Rakı da, rakının huzuruna çıkacak su da, saatler önce buzdolabına konmuş olacak. Evde ise rakı şisesi de, su sürahisi de, devamlı buzdolabı içinde duracak. Onların yeri orası! Öksürük şurubu konmaz, bu ikisi mutlaka buzdolabında durur. Erbabı elbet, kadehleri de, su bardaklarını da, rakı ve rakı suyuyla birlikte buzdolabına koymuş olur. Bardakta rakıyla soğutulursa ölçü kaçar.
Ciddi meyhaneler bunların hepsini, bu soğuklukta bekletir. Soğutulmuş rakı ve suyu, ille de parça buz atarak soğutan meyhanecinin alnına keriz sıfatı mürekkeple yazılmalıdır.
Diyelim ki hepsi istediğimiz gibi soğuk geldi.
Soğuk bardağa önce soğuk su, daha sonra soğuk rakı dökülür.
Bu döküşler de, çeşme boşaltır gibi olmaz.
Su da, rakı da ince iplik gibi ve çok yavaş akıtılır.
Su miktarı rakıı miktarından mutlaka daha az bırakılır, yoksa rakının tadı bozulmuş olur.
Gençliklerinde rakıyı sek içen yaşlılar, o günleri zevkle anarlar. Çünkü ömür boyu sek rakıya dayanılamaz.
Bardağa ya da adı kadeh ise, ona önce rakı dökülmez, önce soğuk su ardından rakı dökülür. İyi karışma böyle sağlanır.
Böylece içmeye ciddi olarak hazırlanmış kadeh, önce ağza götürülmez, burna götürülerek koklanır. Derin nefes çekilir.
Daha sonra demci arkasına yaslanarak bardağı ağzına yavaşça yaklaştırır ve önce mutlaka yarım yudum alıp hemen yutmaz… Ağzında yavaşça dolaştırıp, dişleri arasından ciğerlerine hava çeker. Amaç, mideden önce akciğerlerin de, şölenden nasibini almasını sağlamaktır.
Alınacak ikinci yudumdan sonra arkaya yaslanarak kafa hafiften yukarı kaldırılır, bütün yudum çok yavaş ve kibarca yutulur.
(Burası önemli ) Yutar yutmaz da oturulan yerde, helezoni olarak yavaşça sallanılır. Bu hareketin ciddi amacı, rakının mide borusundan helezoni olarak inmesini sağlamak, yani yolunu uz atmaktır…
Çünkü Bektaşilere göre, rakının bedene en çok zevk verişi, gırtlaktan mideye inişi sırasındadır.
Bu yol helezoni olarak uzamalıdır ki, demcinin zevki artsın.
Herkes bilir: Develerin boynu çok uzundur.
Bu nedenle yolda yürüyen Bektaşi, bir deve görünce kıskanmış ve;
“Vay anam! Ne güzel içer bu yahu!” demiştir.